0
Kurtuluş Savaşının Kadın Kahramanları
ONBAŞI HALİDE
Romancı Halide Edip Adıvar ise "Halide Onbaşı" olarak İstiklal Savaşı’na katıldı. Uzun süre cephelerde savaşan Halide Onbaşı, savaş alanındaki yararlılıkları nedeniyle İstiklal Madalyası almaya hak kazandı. Türk bağımsızlık savaşının bir sembolü olan Adıvar, Türk edebiyatına kazandırdığı eserler ile günümüz Türk gençlerine çeşitli dersler vermektedir.
KARA FATMA (FATMA SEHER)
"Kara Fatma" olarak tarihe geçen, 1888 Erzurum doğumlu Fatma Seher, Balkan Harbi’ne, Edirne’de görev yapan kocası subay Derviş Bey ile katılır. I. Dünya Savaşı’nda, ailesinden 9-10 kadınla Kafkas Cephesi’ne gider.
Kara Fatma, Mondros Mütarekesi’nden sonra eşi Ermeniler tarafından şehit edilen kadınları toplayarak, Ermeniler ile çarpışır.
Mustafa Kemal Paşa ile görüşerek görev isteyen, kurduğu milis kuvvetiyle Bursa ve İzmit’in işgalden kurtarılması için mücadele eden Kara Fatma’nın müfrezesinde savaşanların sayısını 350’ye çıkardığı bilinir.
Sakarya ve Başkomutanlık muhaberelerine de katılan ve üsteğmenlik rütbesine kadar yükselen Kara Fatma, 1955 yılında Erzurum’da vefat ederken, cumhuriyetin temellerinin atılmasında pay sahibi olmanın mutluluğunu yaşamış kadın kahramanlardandı.
TARSUSLU KARA FATMA, GAZİANTEPLİ YİRİK FATMA
Asıl adı "Adile" olan, "Adile Hala" ve "Adile Onbaşı" diye anılan kadın kahramanın, silah arkadaşları arasında "Kara Fatma" olarak anıldığı bilinir. 8-10 kişilik milis kuvvetiyle Afyon Savaşı’na katılan Kara Fatma, Tarsus’un kurtulmasında büyük yararlılıklar gösterir.
Gaziantepli Yirik Fatma ise Gaziantep’in Fransızlar tarafından henüz bütünüyle kuşatılmadığı sırada, düşmanın hareket edeceği haberi gelince, buna karşı koymak için yola çıkan milis kuvvetine, karşı çıkılmasına rağmen zorla katılır.
Milis kuvvetlerine yardım eden "Nafize Kadın", Yunanlılar tarafından yakalanarak, kuvvetler hakkında bilgi alınmak istenir, fakat Nafize Kadın işkencelere karşı koyarak hiçbir bilgi vermez.
İKİ OĞLUNU ŞEHİT VERDİ KENDİ GAZİ OLDU
Yunanlıların İzmir’e girmesiyle Milli Mücadele saflarında yerini alan Ayşe Hanım, İzmir’in Yunanlıların eline geçmesi üzerine Aydın’a gider. Aydın civarında kahramanca dövüşen Ayşe Hanımın burada büyük oğlu şehit düşer. I. ve II. İnönü Savaşlarına katılan Ayşe Hanım, ikinci oğlunu da bu savaşlarda şehit verir. Sakarya Meydan Muharebesi’ne de katılan Ayşe Hanım, bu savaşta kasığından yaralanır ve tedavi gördükten sonra müfrezesine katılır.
GÖRDESLİ MAKBULE
Vatan işgal altındadır; Yunanlılar Sakarya Savaşı’nı kaybetmiş, mevzilerine çekilmişlerdir. Gördesli Makbule, kocası ile çete kurarak dağlara çıkar. 17 Mart 1922’de Kocayayla’da cereyan eden bir çatışmada Makbule, geri çekilen çete arkadaşlarını kınayarak cesaret verici bir konuşma sonrası düşmana saldırır ve başından aldığı kurşunla şehit düşer. Ama silah arkadaşları düşmanı yenerler.
FRANSIZLAR’A YANLIŞ YOL GÖSTEREN KILAVUZ KADIN
Adana ve yöresinde Fransızlar’a karşı verilen mücadelede yer alan ve milis kuvvetlerine katılan Kılavuz Hatice, 8 Mayıs 1920’de milli kuvvetler Pozantı’ya taarruzu başladığında, kritik bir duruma düşen Fransızları kandırarak kılavuzluk eder. Hatice, kılavuzluk yaptığı Fransızlar’a yanlış yol göstererek Karboğazı’na sokar. Boğazda sıkışan Fransızlar, Türk askerine esir düşer.
BİTLİS DEFTERDARININ HANIMI
Kahramanmaraş’ta düşmana karşı verilen mücadelede en fazla yararlılık gösterenlerin arasında Bitlis Defterdarının Hanımı da bulunmaktadır. Bitlis Defterdarının Hanımı olarak bilinen bu kadın kahraman da, Kayabaşı Mahallesi’nde 8 düşmanı öldürmüş daha sonra erkek elbisesi giyerek milis kuvvetlerine katılır.
TAYYAR RAHMİYE
Adana’nın kadın kahramanlarından Rahmiye Hanım da, 9. Tümen’in 1920 yılının Şubat ayında Hasanbeyli civarında Fransızlar ile yaptığı muharebeye müfrezesiyle katılır. Muharebe sırasında ateş hattında kalan iki arkadaşını korumak için ileri doğru atıldığından dolayı kendisine "Tayyar Rahmiye" lakabı verilir.
Temmuz 1920’de Osmaniye’deki Fransız karargahına yapılan hücumda arkadaşlarının tereddüdünü görünce, "Ben kadın olduğum halde ayakta duruyorum da, siz erkek olduğunuz halde yerde sürünmekten utanmıyor musunuz?" diyerek hücuma geçilmesini sağladığı tarihi kaynaklarda yer almaktadır
BİNBAŞI AYŞE
İstikbal Harbi hakkında yazılmış eserlerde göğüs göğüse çarpışmış pekçok Müslüman Türk kadınlarından bahsedilir. Nene Hatun, Kara Fatma, Ayşe Çavuş isimleri pek sık zikredilen şahsiyetlerdir. Binbaşı Ayşe de, adını hep minnet duygularıyla anmamız gereken kahramanlar arasındadır. Binbaşı Ayşe, bizzat kendi macerasını şöyle anlatmaktadır:
“...Büyük harpte Kafkas Cephesi’nde yaralanarak ölen kocamın ve tüm vatan evlatlarının intikamını almaya and içmiştim. Allah, bu fırsatı 15 Mayıs (1)335–(1919)’da bana verdi. İzmir’i Yunanlılar işgal ettiği sırada ilk mukâvemetimiz sona erip şehre Yunanlılar hâkim olunca Aydın’a gittim. Orada faaliyete geçerek bir Kuva–yı Milliye birliği teşkil edip, bilâhare Nuri Çetesi’ne katıldım. Aydın muharebelerini yaptıktan sonra Koçarlı’ya çekildik. Bu sûretle, bilfiil atıldığım İstiklal Mücadelesi’ne başından sonuna kadar iştirak ettim.
İlk defa Sakarya’da sol kasığımdan piyâde mermisi ile yaralandım. Seyyar hastanede tedaviden sonra tekrar müfrezeme iltihak ettim. Büyük Taarruz’da Mürsel Paşa Fırkası’na iltihak ettik. Ve Ahır Dağları’ndan düşman gerilerine akmağa memur edildik. İzmir’e ilk giden birlikler arasında ben de vardım. Ancak, bu arada misketle sol bacağım kırıldı.”...
Binbaşı Ayşe, kocasının en kıymetli birer yâdigârı olarak sakladığı ziynetlerini satarak at, mavzer, elbise ve çizme tedarik etmiş ve bu mücadelede, derece derece terfi ederek Binbaşılığa kadar yükselmiştir.
SÜREYYA SÜLÜN HANIM
İşte kahraman Türk kadınlarından bir kahraman; Milli Mücadele yıldızlarından bir yıldız daha: Süreyya Sülün Hanım...Van’da doğmuştur. Yaşadığı kasaba, düşmanın korkunç zulüm ve tarruzuna maruz kalmış, babası şehit olmuştur. Nihayet, biraraya gelen beşyüz civarında cengaver, Erek kasabasında toplanarak aziz topraklarını savunmaya karar verirler. Ve tabii, Süreyya Sülün hanım ve üç kardeşi de bu kahramanlar meydanındadır.
...Yoğun bombardıman altında ilerleyerek Karaköse’ye gelen bu kahraman Kuva–yı Milliyeciler, Murat Irmağı boylarında tam bir buçuk ay düşmanla çarpıştılar. Beyazıd’a doğru yürürken yürekler acısı bir manzara ile karşılaştılar. Binlerce Türk köylüsünün işkenceler içinde can vermiş cesetlerini gördüler. Bu mezalimi yapan düşmana hınçla taarruz edenlerin başında Süreyya Sülün hanım vardı...
Iğdır civarında kanlı çarpışmalar oldu. Düşman birlikleri çok kuvvetli ve Rusya’dan devamlı surette takviye alıyordu. Beşyüz yiğit, yılmadan, kaçmadan döğüştüler. Ölüyor, teslim olmuyorlardı. Bu muharebede Süreyya Hanımın üç kardeşi birden şehadet şerbetini içtiler. Kardeşlerinin kollarında can vermesine rağmen yılmadı ve cenk meydanını terk etmedi. Kala kala dört kişi kalmışlardı. Daha sonra Karaköse’ye çekilen Süreyya Sülün Hanım, burada Ziverbey Taburu’na iltihak etti. Bir ara yaralandı ve Erzurum’a döndü
NENE HATUN (1857 - 1955)
Tarihimize "93 Harbi" adıyla geçen Türk-Rus savaşında Erzurum'un Aziziye Tabyası'nda gösterdiği kahramanlıkla adını tarihe yazdıran Türk kadını. Erzurum'da doğdu, tam doksansekiz yıl orada yaşadı. Bir kahramanlık sembolü olarak tanındı ve anıldı. Ömrünün son demlerini "Üçüncü Ordu'nun annesi" olarak geçirdi. 1955 yılında "Yılın Annesi" seçildikten sonra, 22 Mayıs 1955 günü Erzurum'da zatürreeden vefat etti, Aziziye Şehitliğine gömüldü.
Nene Hatun, Erzurum'da dogdu. 98 yil Erzurum'da yasadiktan sonra yine Erzurum'da, zatürre hastaligindan hayata vedâ etti. Ölümünden üç ay önce Türk Kadinlar Birligi tarafindan ANNELER ANNESI seçilmisti.
NEZAHAT HANIM
Gördes ve Inönü meydan savaslarinda , çarpismalara katilan 70. Alay Komutani Hafiz Halit Beyin kizi olan Nezahat Hanim 8 yasinda öksüz kalmis ve babasiyla cephelerde dolasmistir. Askerlere hizmet ve cesaret veren Nezahat Hanim’in 100 den fazla düsman askeri öldürdügü bilinmektedir
Devam...
0
Kurtuluş Savaşında Cephede Olan Kahramanlar
Kurtuluş savaşı sırasında bulunan kahramanlarımızı nekadar ansak, ne kadar dua etsek de azdır. Fakat elimizden geldiğince onları her zaman yad edip hatırlamak, unutmamak gerekir. Kurtuluş savaşında emeği geçen,hakkı olan Kurtuluş Savaşı Kahramanlarını rahmetle anıyoruz.Allah hepsinden razı olsun..
Askerler
* İsmet İnönü
* Meçhul Asker Anıtı
* Ahmet Fuat Bulca
* Ahmet Naci Eldeniz
* Ahmet Zeki Soydemir
* Ali Sait Akbaytogan
* Ali Fuat Cebesoy
* Ali Hikmet Ayerdem
* Ali Rıza Pasin
* Mehmet Nihat Anılmış
* Ömer Lütfi Argeşo
* Aşir Atlı
* Mürsel Bakü
* Refet Bele
* Cavit Erdel
* Cevdet Sunay
* Ahmet Derviş
* Hüseyin Hüsnü Emir Erkilet
* Mehmet Sabri Erçetin
* Fahrettin Altay
* Fevzi Çakmak
* Şükrü Naili Gökberk
* Hakkı Tunaboylu
* Halit Akmansü
* Halit Karsıalan
* Hüseyin Nazmi Solok
* Mehmet Suphi Kula
Kurtuluş Savaşı’na katılan üst kademelerdeki komutanlar
* Kâzım Orbay
* Kâzım Özalp
* Mehmet Emin Koral
* Mehmet Kenan Dalbaşar
* Mehmet Kâzım Dirik
* Mehmet Nuri Conker
* Mehmet Nâzım
* Mehmet Şefik Aker
* Musa Kâzım Karabekir
* Mustafa Muğlalı
* Mustafa Şekip Birgöl
* Naci Tınaz
* Nafiz Gürman
* Necip Okaner
* Mehmet Sabit Noyan
* Nurettin Baransel
* Nuri Yamut
* Hüseyin Rauf Orbay
* Osman Nuri Koptagel
* Ragıp Gümüşpala
* Reşat (Çiğiltepe)
* Rüştü Erdelhun
* Rüştü Paşa
* Ali İhsan Sabis
* Sabit Noyan
* Sakallı Nurettin
* Salih Omurtak
* Yakup Satar
* Kâzım Sevüktekin
* Hüseyin Nurettin Özsu
* Tahsin Yazıcı
* Cemil Cahit Toydemir
* Yakup Şevki Subaşı
* Yusuf İzzet
* Hasan Mümtaz Çeçen
* Ömer Halis Bıyıktay
* Hacı Mehmet Arif Örgüç
* İbrahim Çolak
* İsmail Cevat Çobanlı
* İzzettin Çalışlar
* Şükrü Aydındağ
Milis Kuvvetler
Kuvvayı Milliye
* Ali Kılıç
* Ali Saip Ursavaş
* Arslan Toğuzata
* Gördesli Makbule
* Hafız İbrahim Demiralay
* Kuvvei Seyyare
* Köprülü Hamdi
* Topal Osman
* Hacim Muhittin Çarıklı
* Çerkez Ethem
* İpsiz Recep Emice
* İsmail Şükrü Çelikalay
Siviller
* Adnan Menderes
*Halide Edip Adıvar
* Ahmet Hamdi Martonaltı
* Ahmet Hulusi Efendi
* Baha Sait Bey
* Celâl Bayar
* Danişmentli İsmail Efe
* Demirci Mehmet Efe
* Hasan Tahsin
* Hüseyin Hüsnü Özdamar
* Mehmet Hacım
* Mehmet Vehbi Bolak
* Mestan Efe
* Mustafa Necati Uğural
* Nadir Mutluay
* Arman Pandikyan
* Ramazan Bey
* Sütçü İmam
* Yörük Ali Efe
* İsmail Hakkı Durusu
* Şerife Bacı
Devam...
0
Kurtuluş Savaşı Cepheleri
II. İNÖNÜ SAVAŞI (26-31 Mart-1921)
I. İnönü yenilgisinin ezikliğinden Sevri uygulatarak kurtulmak isteyen Yunanlılar Kütahya-Eskişehir'i ele geçirerek TBMM'yi dağıtmayı hedeflemişler ancak bir kez daha yapılan savunma mücadelesiyle İnönü mevkiinde yenilmişlerdir. II. İnönü zaferi İsmet Bey'in generalliğe yükselmesine neden olurken Türk ordusunun henüz taarruz gücüne sahip olmadığı gerçeğini de ortaya çıkarmıştır.
KÜTAHYA ESKİŞEHİR SAVAŞLARI (10-24 Temmuz 1921)
Yunanlılar; ülkelerinde seferberlik ilan edip İngilizlerden aldıkları maddi yardımla Türk ordusu kendini toparlayamadan saldırıya geçip Kütahya, Afyon, Eskişehir'i ele geçirdi. Ordunun daha fazla yıpranmasını engellemek için Sakarya ırmağının doğusuna çekildiler. Bu yenilgi üzerine;
İnönü savaşlarının yarattığı moral bir anda bozulmuştur.
Yunanlıların Ankara'ya gelebilecekleri endişesiyle TBMM'yi Kayseri'ye taşıma önerisi yapıldı.
Meclis içindeki muhalif gruplar yenilgiden Mustafa Kemal'i sorumlu tuttu.
Meclisin bütün yetkileri 3 ay süreyle Mustafa Kemal'e verilerek BAŞKOMUTANLIĞA getirildi.
Mustafa Kemal böylelikle Erzurum Kongresi öncesinde ayrıldığı askerlik görevineKütahya-Eskişehir yenilgisi sonrasında yeniden dönmüş oldu.
Mustafa Kemal Türk halkına yayınladığı "Tekalifi Milliye" emirleri (Milli yükümlülükler) ile büyük bir fedakarlık istemiş, seferberlik başlamıştır.
Bu andan itibaren uygulamada doğacak aksaklıkları ortadan kaldırmak için yeniden İstiklâl Mahkemeleri kurulmuştur.
SAKARYA MEYDAN SAVAŞI (23 Ağustos-12 Eylül 1921)
Yunanlıların Ankara'yı hedefleyerek başlattığı saldırı savaş stratejisi değiştirilerek başarıyla engellenmiştir. (Hattı müdafa yoktur, sathı müdafaa vardır.) Sonucunda:
Türk tarafının son savunma savaşıdır.
Bu andan itibaren Yunanlılar savunma, Türkler saldırı durumuna geçeceklerdi.
1683 II. Viyana bozgunundan itibaren başlayan Türk ordusunun çekilmesi, Sakarya da durdurulmuştur.
Önce İtalyanlar Anadolu'yu boşaltmaya başladılar. (Bu hareket Sakarya'dan sonra hızlanmıştır.)
Fransızlar TBMM yönetimiyle Ankara antlaşmasını imzalayarak Anadoluyu boşaltmaya başladılar.
Böylelikle Güney Cephesi kapanmış oldu.
Türkiye-Suriye sınırı Hatay dışında bugünkü durumunaa ulaştı.
Anlaşma devletlerinden ilk kez Fransa TBMM ve Misak-ı Milli'yi tanımış oldu.
İtilaf bloku parçalanmış oldu.
Mustafa Kemal'e Gazilik ve Mareşallik unvanı verildi.
İtilâf devletleri ateşkes ve yeni barış önerileri getirdi.
Sovyet Rusya; Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan adına 13 Ekim 1921 'de KARS ANTLAŞMASINI imzalayarak doğu sınırımızı kesinleştirmiş oldu.
Yunanlıların megola ideası sona erdirildi.
İTİLÂF DEVLETLERİNİN ATEŞKES VE BARIŞ ÖNERİLERİ (26 Mart 1922)
İtilaf devletleri Yunan birliklerine zaman kazandırmak için 22 Mart 1922'de ateşkes önerisinde bulundu 3 ay süreyle savaşın kesilmesi hükmü bulunan ateşkes; "her iki devletin askeri gücü anlaşma devletlerinden oluşacak bir komisyon tarafından denetlenecek" sözü üzerine TBMM'den tepki görmüştür. TBMM prensip olarak barıştan yanadır. Ancak ordusunun denetimi konusunu bağımsızlık ilkesine aykırı gördükleri için reddeder. Ayrıca ateşkesin gerçekleşmesi ve itilaf devletlerinin Anadolu'yu boşaltması gerektiğini savunur. 26 Mart 1922'de açıklanan barış şartları şunlardır:
İzmir ve Tekirdağ Türklere verilecek Edirne, Kırklareli ve Babaeski Yunanlılara verilecek.
Doğu Anadolu'da bir Ermenistan devleti kurulacak.
Türkiye'de zorunlu askerlik olmayacak, ücretli asker sayısı 85.000'e çıkarılacak.
Sevr antlaşmasının mali ve ekonomik hükümlerinde bazı değişiklikler yapılacak.
Bu koşullar üzerine TBMM kesin zaferi sağlayacak saldırı hazırlıklarına geçmiştir.
BÜYÜK TAARRUZ VE BAŞKOMUTANLIK SAVAŞI (26 Ağustos-18 Eylül 1922)
Mustafa Kemal'in Başkomutanlık yetkisi 3 ay süreyle uzatılmış ve gizli bir emirle ordu birliklerine saldırı için son hazırlıklar bildirilmiştir. 26 Ağustos 1922'de başlayan saldırı 30 Ağustos'a kadar sürerek Yunan kuvvetleri Dumlupınar'ın kuzeyinde Aslıhanlar bölgesine sürülmüş ve burada kuşatılmıştır. 30 Ağustos'ta Mustafa Kemal'in doğrudan yönettiği BAŞKOMUTANLIK MEYDAN SAVAŞI ile Yunanlılara son bir darbe vurularak; Uşak, İzmir, Bursa işgalden kurtarılmış, 18 Eylü'de de Batı Anadolu düşmandan tamamen temizlenmiştir.
MUDANYA ATEŞKES ANTLAŞMASI (3-11 Ekim 1922)
Mudanya Öncesindeki Ortam
Yunanlıların kesin yenilgiye uğratılması
İngilizlerin Dominyonlarından gelen yardımların kesilmesi
Savaşlara tepki gösteren halkın Loid George hükümetine baskı yapması
İtilaf blokunun parçalanmış olması
Rusların boğazlar konusunda çıkabilecek bir savaş için TBMM'nin yanında yer alacağı açıklaması üzerine ateşkese gidilmiştir.
İngiltere, Fransa, Türkiye, İtalya görüşmelere katılmış, Yunanistan katılmayarak daha sonra itilaf devletlerinin baskısıyla alman kararları kabul etmiştir. Ateşkese Göre
14-15 Ekim gecesinden başlayarak silahlı çatışmalar duracaktı.
Doğu Trakya 15 gün içinde Yunanlılar tarafından boşaltılacak ve boşaltma dan bir ay sonra Türk memurlarına bırakılacaktı.
Barış anlaşması imzalanıncaya kadar Türk ordusu Çanakkale ve Kocaeli yarımadasında belirtilen sınırda duracak, Doğu Trakya'ya asker geçirmeyecek ancak bölgenin güvenliğini sağlamak maksadıyla 8.000 kişilik Türk jandarma birliği gönderilecekti.
Devir teslim sırasında çıkabilecek karışıklıkları önlemek amacıyla anlaşma devletlerinden 7 taburluk karma birlik bölgede bulunacaktır.
Boğazlar ve İstanbul TBMM hükümetinin yönetimine bırakılacak ancak barış anlaşması imzalanıncaya kadar itilaf devletleri İstanbul'da kalacaktır.
Önemi
Doğu Trakya, Boğazlar ve İstanbul savaşsız geri alınmıştır.
İngiltere'de hükümet değişikliği olmuştur.
İtilaf devletleri Osmanlı devletinin hukuken sona erdiğini kabul etmiştir.
İsmet Paşa İnönü Savaşlarındaki askeri başarısını Mudanya'da siyasi başarıya dönüştürmüştür.
KAYNAK
http://www.edebiyatforum.com
Devam...
0
KURTULUŞ SAVAŞI CEPHELERİ
DOĞU CEPHESİ
Rusların; Brest Litovvsk antlaşmasıyla Doğu Anadolu ve Kafkas bölgelerini boşaltması üzerine Kafkasya'da; Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan bağımsız devlet kurdular. Ruslardan boşalan bölgede savaş sürdüğü için Türkler yerleşemedi ve savaşın sonunda Mondros ateşkesinin imzalanmasıyla Türklerin tamamen bölgeden uzaklaşması Ermenilerin bölgedeki etkinliklerini arttırmıştır. Doğu Anadoluda hak iddia eden Ermeniler; Gümrü, Iğdır, Arpaçay ve Araş ırmaklarına kadar ilerlemiştir. Bu durum üzerine TBMM Kazım Karabekir komutasında Doğu Cephesini açmıştır. Ermenilerle yapılan savaşta: Sarıkamış, Kars ve Gümrü geri alınarak 3, Aralık 1920 GÜMRÜ ANTLAŞMASI yapılmıştır.
Ermeniler işgal ettikleri yerleri boşaltarak Doğu Anadoludaki bütün siyasi isteklerinden vazgeçtiler.
Doğu Anadolu, Ardahan'ın büyük bir bölümü (Artvin dışında) bugünkü sınırlarına kavuşmuştur.
Önemi
TBMM'nin uluslararası alanda kazandığı ilk askeri ve siyasi başarısıdır.
Bu başarı üzerine, Gürcistan, Ardahan, Artvin ve Batum'u boşaltarak TBMM ile barış imzalamıştır.
Kurtuluş Savaşı sırasında Ruslardan gelecek yardım yolu açılmıştır.
Doğu cephesi kapatılarak birlikler batıya kaydırılmıştır.
GÜNEY CEPHESİ
Mondros ateşkesinin peşinden İngilizler; Urfa, Antep ve Maraş'ı işgal etmişler, ancak daha sonra buraları Fransızlara bırakmışlardır. Fransızlar; Adana ve Çukurova bölgelerini de işgal etmişlerdir. Ancak yoğun halk direnişleri karşısında Suriye'den getirilen "Ermeni İntikam Alayları" kurarak halka karşı kullanılmışlardır. Sivas kongresinden sonra oluşan Temsil Heyeti halkı örgütlemek için bölgeye subaylar göndererek Güneyde direniş cephesi oluşturmuşlardır. Kuvayi Milliye ve halk etkinlikleriyle; Maraş, Urfa, Antep ele geçirilmiş, Fransızlar durdurulabilmişti. Ancak Güney cephesinin kesin olarak SAKARYA MEYDAN SAVAŞIN'dan sonra Fransızlarla imzalanan ANKARA ANTLAŞMASIYLA kapatılabilmiştir.
BATI CEPHESİ
I. İNÖNÜ SAVAŞI (6-10 OCAK 1921)
Yunanlılar; Türk ordusunun gücü hakkında keşifte bulunarak Eskişehir'i ele geçirip, TBMMyi dağıtmak için üs olarak kullanmak istiyordu. Bu arada Türklere karşı göstereceği başarı itilaf devletlerinden yardım almasını kolaylaştıracaktı. Bu yolla Türk gücünü kırarak Sevr'i uygulatabileceklerdi. Üstelik; TBMM'nin Çerkez Ethem isyanıyla uğraşıyor olması böyle bir olayı gerçekleştirmek için uygun bir ortamdı. Yunan saldırısı İnönü mevkiinde İsmet Paşa komutasında durduruldu.
Önemi
Düzenli ordunun Barı cephesinde ilk başarısıdır.
İtilaf devletleri arasında görüş ayrılıkları belirginleşmiştir.
SovyetRusya'yla Moskova Antlaşması imzalandı.
Teşkilat-1 Esasi (21 Anayasası) kabul edildi.
İstiklâl Marşı kabul edildi.
Londra Konferansı toplandı.
Türk - Afgan dostluk antlaşması imzalandı.
KAYNAK
http://www.edebiyatforum.com
Devam...
0
Kurtuluş Savaşı Hazırlık Dönemi
KUVAYİ MİLLİYE HAREKETİNİN BAŞLAMASI
– İtilaf Devletleri gizli paylaşma planlarını gerçekleştirmek için Mondros Ateşkes Antlaşmasının 7. maddesine dayanarak işgallere başlayınca, halk harekete geçmiştir.
– Halk Osmanlı yönetiminin işgallere karşı cesaretsiz politikasına tepki olarak kendi kurtuluşunu sağlamak için silahlı mücadeleye yönelmiştir. Böylece Kuvay–i Milliye birlikleri adı verilen yöresel direniş güçleri ortaya çıkmıştır.
– Anadolu'da işgallere karşı ilk silahlı direniş Güney cephesinde Dörtyol'da Fransızlar'a karşı olmuştur. 19 Aralık 1918
– İkinci etkili silahlı direniş hareketi İzmir'in Yunanistan'ın işgaline uğraması üzerine gerçekleşmiştir.
– Batı Anadolu'daki Kuvay–i Milliye birlikleri düzenli ordu kuruluncaya kadar geçen sürede Yunan birliklerine karşı vur kaç taktiği ile savaşmıştır.
– Güney Cephesinde (Adana, Maraş, Antep ve Urfa) Kurtuluş Savaşını düzenli ve disiplinli Kuva–i Milliye birlikleri yapmıştır.
MUSTAFA KEMAL PAŞA'NIN SAMSUN'A
ÇIKIŞI (19 MAYIS 1919)
Mondros Ateşkes Antlaşmasından sonra Doğu Karadeniz'deki Rumlar, Rum Pontus Cemiyeti'nin yönetiminde Pontus devletini yeniden kurmak için çalışmaya başlamışlardı. Yöredeki Kuva–i Milliye birlikleri ise Rumların bu hareketlerine karşı çalışmalara girmişlerdi. İngiltere padişah Vahdettin'e bu bölgede çatışmaların durdurulması için baskıda bulundu. Padişah yöredeki karışıklıkların önlenmesi, Mondros Ateşkes antlaşmasına uygun olarak padişaha bağlı bir düzenin sağlanması için Mustafa Kemal'i 9. Ordu Müfettişi olarak görevlendirdi. Mustafa Kemal Hükümet Komiserliği ve askeri makamlara emir verme yetkisini de aldı ve Samsuna çıktı. (19 Mayıs 1919).
İngilizler İstanbul hükümetine verdikleri raporda Samsun ve çevresinde müslüman halkın Rumlara baskıda bulundukları ileri sürmüşlerdi. Mustafa Kemal yaptığı incelemelerde durumun İngilizlerin iddia ettiklerinin tam tersi olduğunu tespit etti, eldeki kuvvetlerden yararlanarak Samsun ve çevresindeki Rumların çalışmalarını önledi ve asayişi düzenledi.
HAVZA BİLDİRİSİ (28 Mayıs 1919)
Mustafa Kemal Paşa Samsun'dan Havzaya geçerek Yunanistan'ın Batı Anadolu'da yaptığı işgallere karşı ulusal bilinci uyandırmak için bildiri hazırladı. Bildiri telgrafla askeri yetkililere, idari amirlere ve müdafa–i hukuk cemiyetlerine gönderildi.
Bildirinin Önemli Maddeleri:
1. İzmir, Manisa ve Aydın'ın işgallerini kınayan mitingler düzenlemesi
2. İtilâf Devletlerine ve Osmanlı hükümetine işgalleri kınayan protesto telgraflarının çekilmesi
3. Hristiyan vatandaşlara karşı herhangi bir saldırıdan kaçınılması
4. Yapılan çalışmaların sonuçlarının 9. Ordu müfettişliğine haber verilmesi
Not: Havza Bildirisinin yayınlanmasından sonra düzenlenen mitinglerde ulusal bilinç kuvvetlenmiştir
AMASYA GENELGESİ (22 Haziran 1919)
Mustafa Kemal, Ali Fuat Paşa, Rauf Orbay, Refet Bele ve Kazım Karabekir ile haberleşti. Mustafa Kemal, Ali Fuat Paşa, Rauf Orbay ve Refet Bele ile Amasya'da buluştu. Amasya Genelgesi hazırlandı. Genelgeyi Kazım Karabekir ve Mersinli Cemal Paşalar gönderdikleri haberlerle benimsediklerini bildirdiler. Askeri ve sivil makamlara şifreli olarak gönderilen genelgenin maddeleri şunlardır:
1. Vatanın bütünlüğü ve ulusun bağımsızlığı tehlikededir.
2. İstanbul hükümeti, galip devletlerin etkisi altında bulunduğundan yüklendiği sorumlulukların gereğini yerine getirememektedir. Bu durum ulusumuzu yok olmuş göstermektedir.
3. Ulusun içerisinde bulunduğu durumu belirlemek ve haklı durumunu, dünyaya duyurmak için hertürlü etki ve denetimden uzak bir ulusal kurulun varlığı gereklidir. Bunun için, Anadolu'nun güvenli yeri olan Sivas'ta ulusal bir kongrenin acele olarak toplanması kararlaştırılmıştır.
4. Ulusun bağımsızlığını yine ulusun azim ve kararı kurtaracaktır.
5. Bu amaçla bütün vilayetlerden ve kazalardan parti anlaşmazlıkları dikkate alınmadan halkın güvenini kazanmış üç kişinin seçilerek Sivas'a gönderilmesi gerekmektedir.
6.Gönderilecek temsilciler Müdafaa–i Hukuk ve Redd–i İlhak Dernekleri ve belediyeler tarafından seçilecektir.
7. Askeri ve ulusal örgütler dağıtılmayacaktır.
8. İşgallere karşı yurdun savunması birlikte yapılacaktır.
AMASYA GENELGESİNİN ÖNEMİ
VE SONUÇLARI
1. Ulusal egemenlik fikri belirtilmiştir. Ulusa, ulusal egemenliği gerçekleştirme konusunda bir çağrı yapılmıştır.
2. Ulusal kurtuluş savaşının gerekçesi ve yöntemi belirginleşmiştir.
3. Osmanlı Devletinin görevini yerine getiremediği açıklanarak, yeni bir devlet kurulması fikri ortaya konmuştur.
4. İstanbul hükümetinin işgaller karşısında sessiz kalması ve tepki göstermemesi dikkate alınarak Anadolu halkının haklılığı konusunda bir şüphenin belirdiği açıklanmıştır.
5. Genelge, bir taraftan İtilaf Devletlerine, diğer taraftan da Osmanlı hükümetine karşı halkı mücadeleye davet etmiştir.
Mustafa Kemal'in Amasya Genelgesini hazırlaması ve genelgeyi bütün Anadolu'ya yayınlaması, İstanbul'da yetki sınırlarını aşmak olarak değerlendirilmiştir. İngilizlerin baskısıyla İç İşleri bakanı Ali Kemal, Mustafa Kemal Paşa'ya görevden alındığını bildirmiştir. Mustafa Kemal bu emri dinlemeyerek ancak padişahın emrini alabileceğini açıklayarak İstanbul'a dönmedi. Böylece ulusal örgütleme çalışmaları için zaman kazanmıştır.
Mustafa Kemal doğu illerindeki ulusal direnişi düzenlemek için toplanan Erzurum Kongresine katılmak için Erzurum'a hareket etti.
ERZURUM KONGRESİ
(23 Temmuz – 7 Ağustos 1919)
Erzurum Kongresinin hazırlıklarının yapıldığı sırada Mustafa Kemal'in tutuklanma kararı alındı. Mustafa Kemal 9 Temmuz 1919'da resmi görevinden ve askerlik mesleğinden istifa ettiğini İstanbul'a bildirdi. Mustafa Kemal ulusal örgütlenme çalışmalarının 9.cu Ordu Müfettişi olarak yapmıştı. İstifasından sonra emir verme yetkisi kalmamıştı. Mustafa Kemal'in her an tutuklanması ulusal örgütlenme ile ilgili çalışmalar durdurabilirdi. Ancak 15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir'in ben ve kolordum emrinizdeyiz Paşam demesi bu tehlikenin ortada olmadığını göstermiştir.
Mondros ateşkes antlaşmasının 24. maddesinde Vilayet–i Sittede karışıklık çıktığında bu vilayetlerin herhangi bir bölümünü işgal hakkını İtilaf Devletleri yerine getirirler şeklinde kararlaştırılmıştı. İtilaf Devletleri bu bölgede bir Ermeni devleti kurmayı amaçlanmıştı.
Kongre, Wilson ilkelerine göre bölgede müslüman nüfusun çoğunlukta olduğunu ispatlamak, Doğu Anadolu'daki direniş birliklerini örgütlemek ve Ermeni devletinin kuruluşunu önlemek için toplandı.
KONGRE KARARLARI
1. Ulusal sınırlar içinde yer alan vatanın parçaları bir bütündür, birbirinden ayrılamaz.
2. Her türlü yabancı işgal ve baskısı karşısında Osmanlı Hükümeti dağılırsa, ulus topyekün kendisini savunacak ve direnecektir.
3. Vatanı kurtarmak ve bağımsızlığı kazanmak yolunda İstanbul hükümeti başarısız olursa, bu amacı gerçekleştirmek için geçici bir hükümet kurulacaktır. Bu hükümet milli kongrece seçilecektir. Kongre toplanmamışsa bu seçimi Heyet–i Temsiliye yapacaktır.
4. Ulusal kuvvetleri ve ulusal iradeyi egemen kılmak temel esastır.
5. Hristiyanlara siyasi egemenliği ve sosyal dengeyi bozacak ayrıcalıklar verilmeyecektir.
6. Manda ve himaye kabul edilmeyecektir.
7. Mebusan Meclisinin hemen toplanmasını ve hükümet işlerinin Meclis tarafından kontrol edilmesini gerçekleştirmek için çalışılacaktır.
Kongre alınan kararları uygulamak için bir Temsil Kurulu (Heyet–i Temsiliye) seçti. Bu kurulun başkanlığına Mustafa Kemal getirildi.
KONGRENİN ÖNEMİ:
1. Kongrenin toplanış şekli ve amacı bölgesel olmakla beraber, aldığı kararlar vatanın bütününü kapsadığından ulusal bir kongredir.
2. Kurtuluş savaşının temel programı oluşturulmuştur.
3. Bağımsızca yaşanacak milli sınırlar ilk kez belirtilmiştir.
4. İstanbul'daki hükümetin dağılması karşısında, ulusal kongrece bir hükümetin kurulacağının belirtilmesi, ileride ulusal nitelikli yeni bir devletin oluşturacağı fikrini uyandırmıştır. (Bu durum TBMM kurulmasıyla gerçekleşti.)
İstanbul hükümeti başbakanı Damat Ferit, Mustafa Kemal ile Rauf Bey'in tutuklanması emrini verdi. Mustafa Kemal Sivas Kongresi hazırlıklarını yapmak üzere Sivas'a geldi.
SİVAS KOGRESİ (4 – 11 Eylül 1919)
Kongre Amasya Genelgesi gereğince toplandı. Kongre toplandıktan sonra aşağıdaki tartışmalar çıktı:
1. Mustafa Kemal'in kongre başkanlığına seçtirilmemesi. Mustafa Kemal kısa sürede duruma egemen oldu ve başkan seçildi.
2. Kongrenin İttihatçılıkla suçlanması. Yapılan görüşmelerle böyle bir ilişkinin olmadığı kongreye kabul ettirildi.
3. ABD mandasının kabul edilmesi. Mandacılık kabul edilmedi. Manda yönetimi I. Dünya savaşı sonunda sömürgeci devletlerin, Wilson ilkelerini kendi çıkarları yolunda yorumlayarak ortaya koydukları bir yöntemdi. Bu yöntem ile henüz bağımsız olma yeteneğine sahip olmayan uluslar, Cemiyet–i Akvam (Millet Cemiyeti) tarafından, bu yeteneğe sahip oluncaya kadar yönetilecekti. Ancak bu görevi Cemiyet–i Akvam yapmayacak, bu iş için gelişmiş ileri bir devleti görevlendirecekti.
KONGRE KARARLARI
1. Mondros antlaşması ile saptanan sınırlar içinde bütün topraklar bölünmez bir bütündür.
2. Padişah tarafından dağıtılan Mebusan Meclisi derhal toplanmalıdır.
3. Hristiyanların güvenliği olduğundan, hristiyanlara ayrıcalık tanınmayacaktır.
4. Manda ve himaye kabul edilmeyecektir.
5. İrade–i Milliye adında bir gazete çıkartılacaktır.
Bunların yanı sıra aşağıdaki çalışmalar gerçekleştirildi.
– Anadolu'da ve Rumeli'de kurulan Kuvai Milliye dernekleri, Anadolu ve Rumeli Müdafa–i Hukuk Derneği adı altında birleştirildi.
– Erzurum Kongresinde kurulan ve Doğu Anadolu'yu temsil eden Temsil Kurulunun bütün vatanı temsilettiği kararlaştırıldı.
KONGRENİN ÖNEMİ
1. Erzurum kongresinde alınan kararların tümü ulusa ait olduğu kabul edildi.
2. Amasya Genelgesinde belirtilen ulusun geleceğine ulusun kendisinin karar vereceği maddesi gerçekleştirildi.
3. Anadolu ve Rumeli Müdafa–i Hukuk Derneğinin oluşturulması ile ulusal kurtuluş hareketlerinin tek teşkilat tarafından yönetilmesi sağlanmış ve bu teşkilatlanma yurdun tümünü kapsamıştır.
4. Mustafa Kemal kongrede seçilen Temsil Heyetinin başkanlığına seçilmekle liderliği kabul edildi.
5. Kongreden sonra Temsil Heyeti Ali Fuat Paşa'yı Batı Anadolu'daki milli kuvvetlere komutan olarak atadı. Bu atama Temsil heyetinin yürütme yetkisini kullanan bir karar organı özelliğinde olduğunu göstermiştir.
DAMAT FERİT HÜKÜMETİNİN DÜŞÜRÜLMESİ
Damat Ferit, Sivas Kongresi öncesinde Elazığ valisi Ali Galip'i Kongre'nin toplanmasını önlemekle görevlendirdi. Alınan tedbirle bu tehlike önlendi. Kongrede alınan kararda milletin Damat Ferit'e güveni olmadığı kararlaştırıldı. Bu durumun padişaha bildirilme kararı alındı. Padişahla görüşme sağlanamadı. Bunun üzerine İstanbul'a ulustan yana bir hükümet kuruluncaya kadar, İstanbul'la her türlü haberleşme ve resmi ilişkilerin kesilmesi kararlaştırıldı. Damat Ferit istifa etmek zorunda kaldı. Bu gelişme Milli hareketin ve Temsil heyetin ilk başarısıdır. Ali Rıza Paşa sadrazamlığa getirildi. Damat Ferit'in görevden uzaklaştırılmasına kadar geçen süreçte Temsil heyeti bir hükümet gibi çalışmış ve yürütme görevini yerine getirmiştir.
AMASYA GÖRÜŞMELERİ (20–22 EKİM 1919)
Ali Rıza Paşa hükümeti Temsil heyetinin başarılı muhalefeti sonucu kurulmuştu. Bu nedenle bu hükümet milli hareketin Anadolu'daki gücünü anlamış ve Temsil heyetine karşı ılımlı bir politika izlemeye başlamıştı. Temsil heyeti ve Ali Rıza Paşa arasında yapılan görüşmeler sonunda Amasya görüşmelerinin yapılması kararlaştırıldı. Ali Rıza Paşa hükümeti Salih Paşa'yı Amasya'ya gönderdi. Mustafa Kemal'in başkanlığındaki heyetle Salih Paşa arasında yapılan görüşmelerde şu kararlar alınmıştır:
1. Mondros antlaşması ile beliren sınırların bütünlüğünün ve bağımsızlığının sağlanması
2. Azınlıklara siyasi bağımsızlığımızı ve sosyal dengemizi bozucu ayrıcalıkların tanınmaması
3. Sivas Kongresi kararlarının İstanbul hükümeti ve Meclis–i Mebusanca kabul edilmesi
4. Anadolu ve Rumeli Müdafaa–i Hukuk Cemiyetinin İstanbul hükümetince tanınması
5. Meclis–i Mebusanın bir an önce Anadolu'da güvenilir bir yerde toplanması ve bu amaç için seçimlerin yapılmasının sağlanması
6. İtilaf Devletleri ile yapılacak barış görüşmelerinde Temsil Kurulu nun uygun göreceği temsilcilerin gönderilmesi
Temsil Heyeti ile İstanbul hükümeti arasında yapılan Amasya görüşmesi, İstanbul hükümetinin Anadolu'da ulusal hareketi resmen tanınmış olmasını sağlamıştır. Böylece Anadolu ve Rumeli Müdafa–i Hukuk Cemiyeti'nin kuvveti de İstanbul'da anlaşılmıştır.
Salih Paşa Amasya'da alınan kararların İstanbul hükümetine kabul ettireceğini, ettiremezse istifa edeceğini açıklamıştır. Salih Paşa yalnız Meclisi Mebusanın toplanabilmesi kararını kabul ettirebilmiştir.
Not: Mustafa Kemal Paşa'nın Mebusan meclisinin İstanbul'da toplanmasını doğru olmayacağını Salih Paşa'ya belirtmesinin gerekçeleri şunlardır:
1. Padişahın mandacı fikirler nedeniyle meclisi baskı altına alacağı
2. İtilaf Devletlerinin Mebusan Meclisindeki çalışmaları etkileyebileceği idi.
MECLİS–İ MEBUSAN VE TEMSİL HEYETİNİN
ANKARA'YA GELMESİ (27 Aralık 1919)
Meclis–i Mebusanın oluşturulması için seçimlerin yapılması kararlaştırılmıştı. Mustafa Kemal ve arkadaşları İtilaf Devletlerinin ve İstanbul hükümetinin baskıları nedeniyle yapılacak seçimlerde ulusal hareket yanlısı olmayan kişilerin milletvekili seçilebileceğini düşünmüşlerdi. Ancak yapılan seçimde çoğunlukla Anadolu ve Rumeli Müdafa–i Hukuk Cemiyetinin üyeleri seçildi.
Mustafa Kemal, Meclis–i Mebusanın Anadolu'da güvenilir bir yerde toplanmasını önerdi; çünkü İtilaf devletlerinin ve Padişah'ın baskısıyla Meclis–i Mebusanda ulusal kurtuluş savaşı yönünde olumlu kararların alınamayacağını düşünüyordu. İstanbul hükümeti ile Mustafa Kemal'in yakın arkadaşları Meclis–i Mebusanın başkent İstanbul'da toplanmasını istediler.
Meclis–i Mebusan'ın İstanbul'da toplanması kararlaştırılınca meclisle daha yakından ilişki kurabilmek için Temsil heyeti Ankara'ya hareket etti. Ankara'nın seçilmesinin nedenleri şunlardır:
1. Ulaşım ve haberleşme bakımından Sivas'tan daha iyi olması
2. Demiryolu ulaşımının sonunda bulunması
3. İleride açılması düşünülen Batı Cephesine yakın olması
4. Ankara halkının ulusal hareketi desteklemesi
MECLİS–İ MEBUSAN VE MİSAK–I MİLLİ
Mustafa Kemal, Ankara'da İstanbul'a gidecek milletvekilleri ile görüştü. Bu görüşmelerde kendisi hakkında tutuklanma kararının olması nedeniyle İstanbul'a gidemeyeceğini açıkladı. Milletvekilleri ile yapılan toplantıda şu kararlar alındı.
1. Mecliste Müdafa–i Hukuk Grubu kurulacak
2. Mustafa Kemal'i meclis başkanlığına seçmek
3. Sivas Kongresinin kararları kabul ettirilecek
Mustafa Kemal'in, meclis başkanlığına seçilmek istemesindeki amaç şunlardı: ulusal hareketin lideri olduğunu meclise kabul ettirmek ve herhangi bir işgal nedeniyle yeni bir meclis toplamaktı.
Mebuslar meclisi 12 Ocak 1920'de açıldı. Milletvekilleri padişahın güdümüne girdiler ve Mustafa Kemal'i meclis başkanlığına seçmediler. Ancak bir grup milletvekili Felah–ı Vatan adı verilen bir grup kurarak, Mustafa Kemal'in hazırladığı taslak doğrultusunda Misak–ı Milli denilen belgeyi meclise kabul ettirdiler.
MİSAK - I MİLLİ KARARLARI (28 Ocak 1920)
1. 30 Ekim 1918'de ortaya çıkan Türk ve İslam çoğunluğu bulunan yerlerin tümü ayrılmaz bir bütündür.
2. Arap memleketlerinin durumu, halkın serbestçe verecekleri oya göre tespit edilmesi gereklidir.
3. Batı Trakya'nın durumu halkın özgürce kullanacakları oylama ile belirlenmelidir.
4. Kendi istekleriyle ana vatana katılmış olan Kars, Ardahan ve Artvin için gerekirse halkın oyuna başvurulmalıdır.
5. Osmanlı Devleti'nin başkenti ve Hilafet merkezi İstanbul'un ve Marmara denizinin güvenliği sağlanmalıdır. Bu esas doğrultusunda Boğazlar, diğer ilgili devletlerle birlikte verilecek kararlarla dünya ticaretine ve ulaşımına açılması sağlanacaktır.
6. Azınlıkların hakları komşu ülkelerdeki müslüman halkı da aynı haktan yararlanmaları koşuluyla kabul edilecektir.
7. Milli ve iktisadi gelişmemiz için siyasi, hukuki ve mali sınırlamalar (kapitülasyonlar) kaldırılmalıdır.
ÖNEMİ:
Misak–ı Milli, Mustafa Kemal'in fikirlerinin ve Sivas Kongresi kararlarının, Osmanlı parlementosunca kabul edilmesidir. Bağımsızca yaşanacak sınırlar belirlenmiştir. İtilaf Devletleri ile yapılacak barışın esasları dünyaya duyurulmuştur.
İSTANBUL'UN İŞGALİ (16 Mart 1920)
İşgal devletleri Mebusan Meclisinin toplanmasına karşı çıkmışlardı. Mecliste etkili kararlar alınamayacağını düşünmüşlerdi. Hatta meclisin toplanması ile milli hareketin zayıflayacağını ümit etmişlerdi. Bu düşünceler İstanbul hükümetince de savunuluyordu.
İtilaf Devletleri Misak–ı Milli'yi hoş karşılamadılar. Kuva–i Milliye taraftarı gördükleri Harbiye Nazırı Cemal Paşa ile Genel Kurmay başkanı Cevat Paşa'nın görevden alınmalarını sağladılar. Bu durum Osmanlı Devletinin siyasal bağımsızlığına kesin bir saldırıdır. Meclis başkanı da tutuklandı. Bu olaylar meclisin her an dağıtılabileceğini göstermiştir.
16 Mart 1920 İstanbul resmen işgal edildi. Milletvekillerinden bir kısmı tutuklandı ve Malta adasına sürüldü. Meclis 18 Mart 1920 günü toplanarak görev yapamayacağını belirterek dağılma kararı aldı. Padişah Vahdettin 11 Nisan 1920'de aldığı kararla meclisi feshetti.
Not 1: Misak–ı Milli'nin ilanı üzerine İtilaf Devletlerinin baskısı arttı. Bunun üzerine Ali Rıza Paşa hükümeti istifa etti, yerine Salih Paşa hükümeti kuruldu. İstanbul'un resmen işgali üzerine Salih Paşa hükümetide istifa etmek zorunda kaldı. Damat Ferit yeniden bir hükümet kurdu.
Not 2: Bu olaylar Mustafa Kemal'in Meclis'in İstanbul'da toplanmaması konusunda haklılığını ve ileri görüşlülüğünü ispatlamıştır.
İstanbul'un işgal edilmesi ve Meclis–i Mebusanın dağıtılması ile Osmanlı Devleti fiilen yıkılmıştır.
I. TBMM (23 Nisan 1920)
Temsil Heyeti başkanı Mustafa Kemal Paşa İstanbul'un işgal edilmesi, Meclis - i Mebusan'ın dağılması, aydınların ve milletvekillerinin tutuklanmasını dikkate alarak Osmanlı Devletinin sona erdiğini gördü. Uzun yıllardan beri, ulusal egemenliğe dayalı bir devlet kurmayı düşünen Mustafa Kemal Paşa ortaya çıkan bu durumu iyi değerlendirdi. Bunun için olağanüstü yetkileri olan bir meclisin kurulmasını sağlamak amacıyla harekete geçti. Seçilen Milletvekilleri ile İstanbul'dan Anadoluya geçen Milletvekillerle birlikte I. TBMM açıldı. Meclisin açıldığı gün Mustafa Kemal'in sunduğu önerge kabul edildi. Bu önerge TBMM'nin ilk kararları oluşturur.
TBMM'NİN İLK KARARLARI :
1. Hükümet kurmak gereklidir. (Bu karar meclisin kurucu özelliğinin olduğunu gösterir.)
2. Geçici kaydıyla bir hükümet başkanı tanımak veya padişah yerine onu temsil eden bir başkasını tanımak mümkün değildir. (Bu karar meclisin devamlılığını ifade eden bir durumu gösterir.)
Devam...
0
Kurtuluş Savaşında Hazırlık Dönemi
MEMLEKETİN İÇ DURUMU VE CEMİYETLER
İzmir'in işgali, İzmir, İstanbul, Trakya ve Doğu Karadenizdeki Rumların çalışmalarını hızlandırdı. Fransızların Suriye'den Çukurova bölgesine getirdikleri Ermeniler saldırılara başladı. Ayrıca Doğu Anadolu'daki Ermeniler de saldırılara yöneldi. Padişah Vahdettin ve Damat Ferit bu olaylar karşısında halkı sakin olmaya çağıran bir bildiri yayınlayabildi. Ülkede, hükümetin otoritesinin kalmadığı ve işgallere karşı cesur kararlar alınamayacağı anlaşıldı. Bu ortamda zararlı ve yararlı birçok dernekler kuruldu.
ZARARLI CEMİYETLER
A) MÜSLÜMANLAR TARAFINDAN KURULAN
ZARARLI CEMİYETLER
1. Sulh ve Selamet–i Osmaniye Fırkası
Padişahın fikirlerini ve Damat Ferit hükümetinin politikalarını desteklemiştir. Ülkenin kurtuluşunun padişah ve halifenin emirlerine sıkı sıkıya uymakla mümkün olacağı görüşünü savunmuştur.
2. Teal–i İslam Derneği
Anadolu'daki ulusal direnme eylemlerine ve padişahlık düzenini yıkmak isteyenlere karşı kurulmuştur. Düşmana karşı direnmenin yararsız olduğunu Halifelik makamına bağlılıktan başka bir yol kalmadığı fikrini savunmuştur.
3. İngiliz Muhipler Derneği
İngiltere'den Kavmi Necip (soylu millet) olarak bahseden bir cemiyettir. Milyonlarca müslümanı sömürgesi altına alan bu devletin dost olduğunu belirtmiş ve İngiliz mandasının kabul edilmesini savunmuştur.
4. Hürriyet ve İtilaf Partisi
Padişah ve Damat Ferit hükümetlerini desteklemiştir. Bu parti İttihat ve Terakki partisine tepki olarak kurulmuştu.
5. Kürt Teali Cemiyeti
Wilson ilkelerine dayanarak bağımsız bir Kürt devleti kurmayı amaçlamıştır. İngiltere tarafından desteklemiştir.
Not: Bu cemiyetler Kurtuluş Savaşının yapılmasını gecikmesine neden olmuştur.
B) YABANCILARIN KURDUĞU ZARARLI
DERNEKLER
1. Mavri Mira
Patrikhane'nin desteği ile kurulmuştur. Batı Anadolu'daki ve Marmara bölgesindeki Rumları örgütlemiştir. Yunanistan yararına çalışmalarda bulunmuştur. Bizans Devletini yeniden kurmayı amaçlamıştır. Mavri Mira'nın alt teşkilatları şunlardır:
a) Yunan Kızılhaçı ve Göçmenler Cemiyeti:
Rum ve diğer azınlık okullarında silahlı çeteler kurmuştur.
b) Trakya Rum Komitesi
Doğu Trakya'yı Yunanistan'a katmayı amaçlamıştır.
2. Etnik'i Eterya:
Yunanlıların tarihi cemiyetidir. Mavri Mira ile birlikte çalışmıştır. Trabzon ve dolaylarındaki Rumları birleştire-rek ve Rum Pontus Devleti'ni yeniden kurmayı amaçlamıştır.
3. Pontus Rum Derneği
Rum Patrikhanesine bağlı olarak çalışan bir örgüttür. Rum Pontus Devletinin kurulması için çalışmıştır.
4. Kordos (Rum Göçmenler Cemiyeti)
Anadolu'daki Rumları ayaklandırmıştır.
5. Taşnak Sütyun Partisi – Hınçak Derneği
Doğu Anadolu'da bağımsız bir Ermeni Devleti kurmak amacıyla çalışmışlardır.
Not: Yabancıların kurduğu bu derneklerin ortak amacı, Anadolu'yu paylaşarak kendi devletlerini kurmaktı.
YARARLI DERNEKLER (ULUSAL DERNEKLER)
1. Trakya Paşaeli Cemiyeti
Trakya'nın Yunanistan'a verilmesini önlemek amacıyla Edirne'de kurulmuştur. Bu dernek Osmanlı Devletinin dağılması halinde Batı Trakya'yı kapsayan Trakya Cumhuriyeti adıyla bir devlet kurmayı da amaçlamıştır.
2. İzmir Müdafaa–i Hukuk–u Osmaniye Cemiyeti
İzmir ve çevresinin Yunanlılara verilmesini önlemek amacıyla kurulmuştur. İzmir valisinin bu cemiyeti İttihatçılık ve Bolşeviklikle suçlaması, cemiyetin güçlenmesini önlemiştir. Bu cemiyet dağılınca yerine Müdafaa–i Vatan Heyeti adıyla yeni bir cemiyet kuruldu. Bu dernek İzmir'in işgal edilmesinden bir gün önce İzmir Redd–i İlhak Cemiyeti adını almıştır.
3. Şark Vilayetleri Müdafaa–i Hukuk–i Milliye
Cemiyeti
İstanbulda kurulmuştur. Erzurum ve Elazığ'da şubeler açmıştır. Doğu Anadolu'nun Ermenilere verilmesini önlemek amacıyla kurulmuştur. Ermenilerin Doğu Anadolu'da nüfus olarak çoğunlukta olmadığını açıklamıştır. Doğu Anadolu'da Türk ve Müslüman nüfusun fazla olduğunu belirtmiş ve Doğu Anadolu'nun bütünlüğünün korunmasını savunmuştur.
Mustafa Kemal, Sivas Kongresinde Ulusal Dernekleri bu cemiyet aracılığı ile birleştirmiştir.
4. Kilikyalılar
Adana ve çevresinde Fransız işgaline ve Ermeni saldırılarına karşı kurulmuştur.
5. Trabzon Müdafaa–i Hukuki Milliye Cemiyeti
Doğu Karadenizde Pontus Rum Devletinin kurulmasını önlemek amacıyla kurulmuştur.
6. Milli Kongre Cemiyeti
İstanbul'daki yurtseverlerin kurduğu cemiyetleri birleştiren bir federasyon şeklinde kuruluştur. Ulusal kurtuluş savaşımızla ilgili olarak açıkladıkları bildiride Kuva–i Milliye deyimini kullanan ilk cemiyettir.
ULUSAL CEMİYETLERİN ORTAK ÖZELLİKLERİ
1. Her cemiyet öncelikle kendi bölgesinin kurtuluşunu sağlamayı amaçlamıştır.
2. Cemiyetler bağımsızlık ve milliyetçilik ilkelerine doğrultusunda çalışmışlardır.
3. Cemiyetler mitingler, basın bildirileri ve protesto telgrafları yoluyla ulusal bilincin oluşmasına katkıda bulunmuşlardır.
4. Cemiyetler yöresel kongreler düzenleyerek siyasi ve silahlı mücadeleler yapmışlardır.
BAŞLICA YÖRESEL KONGRELER
1. Kars Milli Kongresi 30 Kasım 1918
2. Ardahan Kongresi 3 Ocak 1919
3. Trabzon Kongresi 23 Şubat 1919
4. İzmir Büyük Redd–i İlhak Kongresi 19 Mart 1919
5. I. Balıkesir Kongresi 12 Temmuz 1919
6. II. Balıkesir Kongresi 26–30 Temmuz 1919
7. Erzurum Kongresi 23 Temmuz – 7 Ağustos 1919
8. Nazilli Kongresi 6–9 Ağustos 1919
9. Alaşehir Kongresi 10–25 Ağustos 1919
Not: Yukarıdaki yöresel kongrelerin dışında çok sayıda yerel kongre düzenlenmiştir. Bu kongreler değişik tarihlerde ve zamanlarda toplanarak ilgili oldukları bölgenin askeri ve siyasi durumunu değerlendirmişler, Kuva–i Milliye birliklerinin ihtiyaçlarını karşılamışlardır.
Devam...
0
Sevr antlaşmasının önemi ve maddeleri
Sevr Antlaşmasının Önemi
1. Birinci Dünya Savaşı sonrasında imzalanan en son antlaşma ve Birinci Dünya Savaşı sonunda imzalandığı halde uygulanamayan tek antlaşmadır (Ayastefanos gibi).
2. Misak-ı Milli kararlarına uygun değildi ve böylece işgal kuvvetlerine güvenilmeyeceği son kez anlaşışmış olundu.
3. Osmanlı Devleti’nin imzaladığı en son antlaşmadır ve Osmanlı Devleti sömürge durumuna getirildi.
4. Milli Mücadele azmini arttırmıştır.
5. Mustafa Kemal Atatürk'ün haklılığı ortaya çıkmış, Milli Mücadele azmi güçlenmiştir.
Sevr Antlaşmasının Hükümleri (Maddeleri)
1. Sınırlar (madde 27-36): Edirne ve Kırklareli dahil olmak üzere Trakya'nın büyük bölümü Yunanistan'a, Ceyhan-Antep-Urfa-Mardin-Cizre kent merkezleri Suriye'ye bırakılacak, İstanbul Osmanlı Devleti'nin başkenti olarak kalacak;
2. Boğazlar (madde 37-61): İstanbul ve Çanakkale Boğazları ile Marmara Denizi silahtan arındırılacak, savaş ve barış zamanında bütün devletlerin gemilerine açık olacak; Boğazlarda deniz trafiği on ülkeden oluşan uluslararası bir komisyon tarafından yönetilecek; komisyon gerekli gördüğü zaman Müttefik Devletlerin donanmalarını yardıma çağırabilecek;
3. Kürt Bölgesi (madde 62-64): İngiliz, Fransız ve İtalyan temsilcilerinden oluşan bir komisyon Fırat'ın doğusundaki Kürt vilayetlerinde bir yerel yönetim düzeni kuracak; bir yıl sonra Kürtler dilerse Milletler Cemiyeti'ne bağımsızlık için başvurabilecek;
4. İzmir (madde 65-83): Yaklaşık olarak bugünkü İzmir ili ile sınırlı alanda Osmanlı devleti egemenlik haklarının kullanımını beş yıl süre ile Yunanistan'a bırakacak; bu sürenin sonunda bölgenin Osmanlı veya Yunanistan'a katılması için plebisit yapılacak;
5. Ermenistan (madde 88-93): Osmanlı Ermenistan Cumhuriyetini tanıyacak; Türk-Ermeni sınırını hakem sıfatıyla ABD Başkanı belirleyecek (Başkan Wilson 22 Kasım 1920'de verdiği kararla Trabzon, Erzurum, Van ve Bitlis illerini Ermenistan'a verdi.)
6. Arap ülkeleri ve Adalar (madde 94-122): Osmanlı savaşta veya daha önce kaybettiği Arap ülkeleri, Kıbrıs ve Ege Adaları üzerinde hiçbir hak iddia etmeyecek;
7. Azınlık Hakları (madde 140-151): Osmanlı din ve dil ayrımı gözetmeksizin tüm vatandaşlarına eşit haklar verecek, tehcir edilen gayrımüslimlerin malları iade edilecek, azınlıklar her seviyede okullar ve dini kurumlar kurmakta serbest olacak, Osmanlı'nın bu konulardaki uygulamaları gerekirse Müttefik Devletler tarafından denetlenecek;
8. Askeri Konular (madde 152-207): Osmanlı'nın askeri kuvveti, 15.000'i jandarma olmak üzere 50.000 personelle sınırlı olacak, Türk donanması tasfiye edilecek, Marmara Bölgesinde askeri tesis bulunduramayacak, askerlik gönüllü ve paralı olacak, azınlıklar orduya katılabilecek, ordu ve jandarma Müttefik Kontrol Komisyonu tarafından denetlenecek;
9. Savaş Suçları (madde 226-230): Savaş döneminde katliam ve tehcir suçları işlemekle suçlananlar yargılanacak;
10. Borçlar ve Savaş Tazminatı (madde 231-260): Osmanlı'nın mali durumundan ötürü savaş tazminatı istenmeyecek, Türkiye'nin Almanya ve müttefiklerine olan borçları silinecek; ancak Türk maliyesi müttefiklerarası mali komisyonun denetimine alınacak;
11. Kapitülasyonlar (madde 260-268): Osmanlı'nın 1914'te tek taraflı olarak feshettiği kapitülasyonlar müttefik devletler vatandaşları lehine yeniden kurulacak;
12. Ticaret ve Özel Hukuk (269-414): Türk hukuku ve idari düzeni hemen her alanda Müttefikler tarafından belirlenen kurallara uygun hale getirilecek; sivil deniz ve demiryolu trafiği Müttefik devletler arasında yapılan işbölümü çerçevesinde yönetilecek; iş ve işçi hakları düzenlenecek; eski eserler kanunu çıkarılacak vb.
KAYNAK
http://www.turkcebilgi.com
Devam...
0
Sevr Antlaşması
Sevr Antlaşması, Birinci Dünya Savaşı’na son veren antlaşmadır. Birinci Dünya Savaşı’nı kazanan İtilaf Devletleri, yenilgiye uğrattıkları Almanya Avusturya, Macaristan ve Bulgaristan ile derhal barış antlaşması imzaladıkları halde, Osmanlı Devleti ile yapacakları antlaşmayı Osmanlının nasıl paylaşılacağı konusunda kendi aralarında çıkan anlaşmazlıklar nedeniyle geciktirmişlerdir.
İtilaf Devletlerinin Osmanlı ile yapacakları antlaşmayı geciktiren sebepler
1- İtilaf Devletlerinin Osmanlı Devleti’ni kendi aralarında nasıl paylaşacakları konusunda tam karar verememeleri.
2- İzmir’in Yunanlılara verilmesi sebebiyle İngiltere ile İtalya arasında çıkan anlaşmazlık.
3- Türk milletinin işgal kuvvetlerine karşı gösterdiği tepki.
Sevr Antlaşması hakkında bilinmesi gereken önemli gelişmeler ve Sevr Antlaşması’nın imzalandığı yer
İtilaf Devletleri, Paris Barış Konferansı’nda (18 Ocak 1919) Osmanlı Devleti’nin parçalanmasını kararlaştırdılar. Bu konferansta Osmanlı Devleti’ni her açıdan parçalamak için uygulamaya konulması gereken antlaşma maddeleri İtilaf Devletleri arasında ilke olarak kabul edildi.
İtilaf Devletleri, San Remo Konferansı’nda (24 Nisan 1920) belirlenen antlaşma koşullarını Osmanlı Devleti’ne duyurmak için Osmanlı Devleti’nden Paris’e bir temsilci göndermesini istediler. Tevfik Paşa başkanlığında Paris’e gönderilen heyete İtilaf Devletleri antlaşma koşullarını bildirdi. Tevfik Paşa, önerilen antlaşma şartlarının, bağımsızlığı tehlikeye düşürücü niteliklere sahip olduğu düşüncesini bildirerek tekrar geri döndü.
Ancak, antlaşmanın biran evvel imzalanması için İngiliz destekli Yunan kuvvetleri 22 Haziran 1920’de Balıkesir, Bursa, Uşak ve Nazilli’yi işgal ettiler. Aynı zamanda Yunanlılar, Trakya’dan saldırıya geçerek Tekirdağ’a kadar olan toprakları da işgal ettiler. Bunun üzerine İstanbul Hükümeti antlaşmanın kabul edilmesine kara verdi. Anayasaya göre barış koşullarının Mebusan Meclisi’nde görüşülerek kabul edilmesi gerekiyordu. Ancak Mebusan Meclisi kapatılıp dağıtıldığı için Padişah ve Sadrazam tarafından barış görüşmelerinin başlatılması ve kabul edilmesi için 22 Temmuz 1920’de Saltanat Şurası’nın toplanması sağlandı.
Üyelerden bir tek Rıza Paşa antlaşmanın kabul edilmemesi yönünde oy kullandı. Bunun üzerine antlaşmanın imzalanması için Bağdatlı Hadi Paşa, Rıza Tevfik Bey ve Reşat Halis Bey’den oluşan şura, Fransa’ya giderek Paris yakınlarındaki Sevr kasabasında ki bir porselen fabrikasının salonunda Sevr Antlaşması’nı imzaladılar (10 Ağustos 1920).
Sevr Antlaşması’na imza atan devletler
Osmanlı Devleti, İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Belçika, Ermenistan, Yunanistan, Polonya, Hicaz, Romanya, Çekoslovakya ve Sırp-Hırvat-Sloven Devleti.
KAYNAK
http://www.ataturkdevrimleri.com
Devam...
0
MONDROS ATEŞKES ANTLAŞMASI
30 Ekim 1918 tarihinde, Limni Adası'nın Mondros Limanı'nda Bahriye Nazırı Hüseyin Rauf Orbay'ın Başkanlığı'nı yaptığı Osmanlı Heyeti ile İngiliz Amiral Calthorp'un Başkanı olduğu İtilaf Devletleri Heyeti arasında imzalanan Mondros Mütarekesi ile silahlı çatışma sona ermiştir. 1. Dünya Savaşı'nı bitiren bu Antlaşma aslında çok ağır şartlar taşıyordu. Mondros Mütarekesi aslında Osmanlı Devleti'nin yıkılışını öngörmekte; İtilaf Devletleri'ne Osmanlı İmparatorluğu!nun herhangi bir bölgesine, güvenliklerini tehdit edecek bir durum nedeni ile işgal hakkını tanımakta idi.
Mustafa Kemal'in o zaman ifade ettikleri üzere; Osmanlı Hükümeti bu mütareke ile kendini kayıtsız şartsız düşmana teslim etmeğe muvafakat etmiştir. Yalnız muvafakat etmiş değil, düşmanların memleketi istilası için onlara muaveneti(yardımı) de vaad eylemiştir. Bu Mütareke olduğu gibi tatbik edildiği takdirde memleketin baştan sona kadar işgal ve istilaya maruz olacağı şüphesizdir.
Mondros Ateşkes Antlaşması ile İtilaf Devletleri, barış antlaşmasının imzalanmasını beklemeden, Türk Topraklarının taksimine giriştiler. Ateşkes antlaşmasının 7. maddesi gereğince, bütün bir memleketin işgali için İtilaf Devletleri'ne imkan veriyordu.
Mondros Ateşkes Antlaşması'nın başlıca hükümleri şunlardır:
1- Çanakkale ve İstanbul Boğazlarının açılması, Karadeniz'e serbestçe geçişin temini ve Çanakkale ve Karadeniz istihkamlarının İtilaf Devletleri tarafından işgali sağlanacaktır.
2- Osmanlı sularındaki bütün torpil tarlaları ile torpido ve kovan mevzilerinin yerleri gösterilecek ve bunları taramak ve kaldırmak için yardım edilecektir.
3- Karadeniz'deki torpiller hakkında bilgi verilecektir.
4- İtilaf Devletlerinin bütün esirleri ile Ermeni esirleri kayıtsız şartsız İstanbul'da teslim olunacaktır.
5- Hudutların korunması ve iç asayişin temini dışında, Osmanlı ordusu derhal terhis edilecektir.
6- Osmanlı harp gemileri teslim olup, gösterilecek Osmanlı limanlarında gözaltında bulundurulacaktır.
7- İtilaf Devletleri, güvenliklerini tehdit edecek bir durumun ortaya çıkması halinde herhangi bir stratejik yeri işgal etme hakkına sahip olacaktır.
8- Osmanlı demiryollarından İtilaf Devletleri istifade edecekler ve Osmanlı ticaret gemileri onların hizmetinde bulundurulacaktır.
9- İtilaf Devletleri, Osmanlı tersane ve limanlarındaki vasıtalardan istifade sağlayacaktır.
10- Toros Tünelleri, İtilaf Devletleri tarafından işgal olunacaktır.
11- İran içlerinde ve Kafkasya'da bulunan Osmanlı kuvvetleri, işgal ettikleri yerlerden geri çekilecekler.
12- Hükümet haberleşmesi dışında, telsiz, telgraf ve kabloların denetimi, İtilaf Devletlerine geçecektir.
13- Askeri, ticari ve denizle ilgili madde ve malzemelerin tahribi önlenecektir.
14- İtilaf Devletleri kömür, mazot ve yağ maddelerini Türkiye'den temin edeceklerdir.(Bu maddelerden hiç biri ihraç olunmayacaktır.)
15- Bütün demiryolları, İtilaf Devletleri'nin zabıtası tarafından kontrol altına alınacaktır.
16- Hicaz, Asir, Yemen, Suriye ve Irak'taki kuvvetler en yakın İtilaf Devletleri'nin kumandanlarına teslim olunacaktır.
17- Trablus ve Bingazi'deki Osmanlı subayları en yakın İtalyan garnizonuna teslim olacaktır.
18- Trablus ve Bingazi'de Osmanlı işgali altında bulunan limanlar İtalyanlara teslim olunacaktır.
19- Asker ve sivil Alman ve Avusturya uyruğu, bir ay zarfında Osmanlı topraklarını terk edeceklerdir.
20- Gerek askeri teçhizatın teslimine, gerek Osmanlı Ordusunun terhisine ve gerekse nakil vasıtalarının İtilaf Devletleri'ne teslimine dair verilecek herhangi bir emir, derhal yerine getirilecektir.
21- İtilaf Devletleri adına bir üye, iaşe nezaretinde çalışacak bu devletlerin ihtiyaçlarını temin edecek ve isteyeceği her bilgi kendisine verilecektir.
22- Osmanlı harp esirleri, İtilaf Devletleri'nin nezdinde kalacaktır.
23- Osmanlı Hükümeti, merkezi devletlerle bütün ilişkilerini kesecektir.
24- Altı vilayet adı verilen yerlerde bir kargaşalık olursa, vilayetlerin herhangi bir kısmının işgali hakkını İtilaf Devletleri haiz bulunacaktır.
25- Müttefiklerle Osmanlı Devleti arasındaki savaş, 1918 yılı Ekim ayının 31 günü mahalli saat ile öğle zamanı sona erecektir.
KAYNAK: http://www.osmanli700.gen.tr
Devam...
0
Kurtuluş Savaşı Öncesi Genel Durum
Kurtuluş savaşı öncesi, 1. Dünya Savaşı'nın başlangıcına kadar dayanır. Avrupa tarihi yazarları tarafından Emperyalizm dönemi olarak bilinen (1860-1918) zamanında Avrupa devletleri dünyayı kendi aralarında paylaşmak yarışında bulunuyorlar. 1914 yılına gelindiğinde dünyanın büyük bir kısmı sömürge yönetimi altındaydı.
I dünya Savaşından mağlup olan Osmanlı Devleti, galip devletler ile Mondros Ateşkes Antlaşması'nı, 30 Ekim1918 gününde imzalamıştı.
Anadolunun Paylaşılması
Sykes-Picot Antlaşması Fransa ile İngiltere 9 Mayıs 1916’da ikili bir antlaşma yaparak Ortadoğu’yu nasıl paylaşacaklarını belirlediler. Irak ve Filistin İngiliz Mandası, Suriye, Lübnan da Fransız Mandası altına sokuldu. Antep, Maraş, Urfa da el değiştirerek Fransa’ya geçti.Fransızlar buralara yerleştikleri gibi Suriye ve Mısır’dan getirdikleri Ermenileri teşkilatlandırıp Türklere saldırtıyorlardı.
Mondros'un Sonuçları
Bu antlaşmanın 7. maddesi, galip devletlere istedikleri her yeri istedikleri zaman işgal etme hakkını tanıyordu. Böylelikle işgaller bu antlaşmanın arkasına sığınılarak yapılabilecekti. Mondros Ateşkes Andlaşması’nın koşullarına aykırı olarak İngilizler Musul, İskenderun, Kilis, Antep, Maraş ve Urfa’yı işgal ettiler. Fransızlar ise Adana, Mersin ve Osmaniye’yi işgal ettiler.
1: İngiliz ve Fransız ortaklaşa işgal bölgesi; İngiliz İşgalleri
2: Yunan işgal bölgesi; Yunan İşgalleri; Türk-Yunan Cephesi
3: İtalyan işgal bölgesi; İtalyan İşgalleri
4: Fransız işgal bölgesi; Fransız İşgalleri, Türk-Fransız Cephesi
5: Ermeni işgal bölgesi; Ermeni ve Gürcü İşgalleri; Türk-Ermeni Cephesi
İşgallere Tepkiler
İşgallere ilk tepki işgale uğrayan bölgelerde yaşayan halktan gelmişti. İzmir'de Hasan Tahsin işgale karşı ilk kurşunu atarak halkın bu haksız işgallere sessiz kalmayacağını göstermişti. Ege'de Yunanlılara, Güneydoğu'da Fransızlara, Karadeniz'de Pontusçu Rumlara karşı ilk karşı hareketler başlamış, bu hareketlere daha sonra Kuvay-i Milliye (Milli Kuvvetler) adı verilmişti...
Devam...
0
Kurtuluş Savaşı Neden Yapıldı
Birinci dünya savaşından mağlubiyetle ayrılan Osmanlı devleti itilaf devletlerinin ülkeyi işgal etmesinden sonra Misak-ı Milli sınırları içinde ülke bütünlüğünü korumak amacıyla yapılan siyasi ve askeri müdahaleye kurtuluş savaşı denir. Kurtuluş savaşı istiklal harbi ve milli mücadele olarakta bilinmektedir. 1919-1922 yılı arasında gerçekleşmiş ve 11 ekim 1922 yılında imzalanan Mudanya mütakeresiyle fillen sona eren savaş 22 temmuz 1923 yılında imzalanan lozan antlşamasıyla resmem sona ermiştir.
Kurtuluş savaşının yapılmasındaki tek amaç ülkenin milli birlik ve beraberliğini, başka devletlerin ülkeye yerleşmemesi ve özgürlük düşünceleriyle yapılmıştır.
Kurtuluş Savaşı Dönemleri
1- Birinci dünya savaşından sonra Mondros mütakerisi yürürlüğe girdiği zamandan Atatürk’ün 9. ordu müfettişi olarak Samsuna çıktığı 19 mayıs 1919 yılına kadardır.
2- Örgütlenme dönemi : 19 mayıs 1919 yılından Meclisin açıldığı 1920 yılının nisan ayına kadardır.
3- Hakimiyet dönemi : Meclisin açıldığı 1920 yılının nisan ayından londra barış konferansının ikinci aşamasının başladığı 1922 yılının mart ayına kadardır.
4- Barış Dönemi : 1922 Yılının mart ayındna cumhuriyetin ilan edildiği 29 ekim 1923 yılına kadar olan bölümdür.
Kaynak: buyutec.net
Devam...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)